Beyaz Hüzün’de dedemin dramı var
Büyük dedesinin şehit olduğu Sarıkamış Harekâtı’nı beyazperdeye taşıyan yönetmen Kenan Korkmaz “Ninemin gözyaşları içinde anlattığı hikâyeleriyle büyüdüğüm için Sarıkamış tabii olarak benim içimde ukdeydi” diyor.
MURAT ÖZTEKİN
Yakın tarihimizin en acıklı hadiselerinden biri olan Sarıkamış Harekâtı’nda, “tarihî hatalar” yüzünden 30 bin kişi donarak hayatını kaybetmişti. Onlardan biri de yönetmen Kenan Korkmaz’ın üçüncü kuşaktan dedesi “Bayburtlu Hasan”dı. Korkmaz, babaannesinden dinlediği acı dolu bekleyiş hikâyelerinin tesiriyle atalarının yaşadığı dramı iki yıl boyunca devam eden çekimler sonrasında ortaya çıkardığı “Beyaz Hüzün” adlı filmle beyazperdeye taşıdı. Cuma günü gösterime girecek olan filmde kaybolan bir manga asker üzerinden harekâtın insani acılarına temas ediliyor. Biz de filmin hem yönetmeni hem de başrol oyuncusu olan Kenan Korkmaz’la bir araya gelerek hikâyesini dinledik…
¥ Sarıkamış’taki dram daha evvel beyazperdeye taşınmıştı. Siz tekrar bu hadiseyi gündeme getiriyorsunuz. Niçin Sarıkamış Harekâtı?
Ben, iki yaşındayken babası Sarıkamış Harekâtına katılan, bir daha da dönmeyen bir kadının torunuyum. Yani büyük dedem Sarıkamış’ta şehit olmuş. Babaannem, haber alamadığı babasının dönmesini senelerce beklemiş. Babaannemin gözyaşları içinde anlattığı hikâyeleriyle büyüdüğüm için Sarıkamış tabii olarak benim içimde ukdeydi. Evvela babaannem sağken görsün diye Sarıkamış’a dair bir tiyatro oyunu ortaya çıkardım. Ama ömrü vefa etmedi. Hasan dedemin nerede ve ne zaman öldüğünün bilgisine ulaşınca bunu beyazperdeye taşımaya karar verdim.
¥ Niçin ilk film olarak böylesine zorlu bir dönem eseri seçtiniz?
Doğrusu fikrimi açtığım meslek büyüklerinden çok alkış almadım. Ama bu bir idealdi benim için. “Yapacağım” dedim ve yola çıktım. Doğrusu İsmail Bilgin’i “Beyaz Hüzün Sarıkamış” romanı üzerinden filme başladık. Ama sonra onu bir tarafa bıraktık, kendi hikâyemizle devam ettik.
SARIKAMIŞ, RAKAMLAR ARASINDA KAYBOLDU
¥ Nasıl bakıyorsunuz harekâta?
Bu filmin tarihin Sarıkamış duruşması olmasını istemedik. Sarıkamış Harekâtı’nda yaşananları yargılamadan, insan hikâyesi anlatmaya çalıştık. Çünkü bu acı dolu hadise sadece rakamlarla anlatılır oldu.
¥ Ama bu tarz acılarla yüzleşirsek, gelecekteki muhtemel yanlışların önüne geçmiş olmaz mıyız?
Sarıkamış’a yürüyen insanların hâletiruhiyesini iyi anlamak gerekiyor. Sadece orada birilerinin donduğunu bilmek yetmiyor. Balkan Harbi’nde savaşmış, Kanal Cephesi’nde yenilmiş askerleri Sarıkamış’a sürme sebebi neydi, bunu irdelemek lazım. Sonra, tarihî karakterler ne yaparsa yapsın bir kader var.
¥ Filmde kaybolmuş bir manganın birliklerine yetişme çabasını ve bu esnada yaşadıkları dramatik hadiseleri işliyorsunuz. Sarıkamış’ı bu kurgu ile ele almanızın sebebi neydi?
Askerî manada ilk Sarıkamış filmi olsun istedik. Çünkü bundan öncekilerin böyle bir mahiyeti yoktu. Kaybolmuş bir manga üzerinden daha insani hikâyeler anlatmaya çalıştık. Zaten Hollywood sinemasının yaptığı da bu…
¥ Filmin çekimleri iki sene gibi uzun bir zaman almış. Zorlu kış şartlarında nelerle karşılaştınız?..
Çoğu zaman evdeki hesap çarşıya uymadı. Kar ve soğuk, çekimlerimize mâni oldu. Bazen sıcaklık eksi otuzlara düştü, çekimleri bırakmak mecburiyetinde kaldık. Fakat oyuncu arkadaşlarımız fedakârca çalıştılar. Sarıkamış’ta vefat eden askerlere çok büyük bir saygım vardı. Çekimlerden sonra onları daha iyi anladım, saygım daha da büyüdü.
¥ Filmde hem yönetmenlik hem de oyunculuk yaptınız. İkiye bölünmediniz mi?
Oynarken sahneyi takip ediyordum, idare ederken de aklım rolde oluyordu. Hâliyle ikiye bölündüm.
TARİHÎ FİLMLER SEYREDİLMİYORSA HATA YÖNETMENLERDE
¥ Biz tarihe alaka duyan bir millet olarak görünüyoruz ama gişe rakamları tersini gösteriryor… Hata kimde?
Seyirciye güvenmemiz gerek. Biz iyi film yaptık da insanlar mı seyretmedi. Hatayı biraz da yapımcı ve yönetmenlerde aramak lazım. “Ben yaptım seyirci anlamadı” demek doğru değil; film, seyirciyi yakalamalı. Hatırlarsınız, bunu başaran “Fetih 1453” 6,5 milyon kişi tarafından seyredildi. Ama vizyona giren tarihî filmlerin nispeti da çok az.
¥ Bu tercihi sadece ekonomik endişelerle açıklamak doğru mu?
Maalesef Türk sinemasının tarih hassasiyeti zayıf. Kendi kültürüne yabancılaşmış, yabancı tesirlerle şekillenen bir sektör var. Bütün dünyada bir toplum mühendisliği yapılıyor; tek tip bir insan modeli isteniyor. Sadece Türkiye hedefte değil yani. Hem sonra yabancı film platformlarının eserlerine kızılıyor ama aslıda 10 sene evvel Osman Sınav, iki erkeği yatağa sokmuştu. O zaman susup şimdi niçin kızıyorsunuz!