Bakan Arslan: Müslümanlar, Kerbela Faciasını Hiçbir Zaman Unutmayacaklar
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, Caferilik İnancını Tanıtma, Araştırma ve Eğitim Derneği (CAFERİDER) tarafından Hz. Hüseyin'in şehadetinin 1377'nci yılı dolayısıyla düzenlenen "Evrensel Aşura Matem Merasimi"ne katıldı.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Kars Milletvekili Ahmet Arslan, "15 Temmuz gecesi yaşadığımız silahlı darbe girişimi, ikinci bir Kerbela katliamı gibiydi. Bununla birlikte Müslüman dünyasının da son ve en ağır imtihanı mahiyetindedir. Zira o gün gösterilen birlik ve beraberlik, öyle zannediyorum ki, son asrın değil belki de asırların en güzel örneğidir." dedi.
Bakan Arslan, burada yaptığı konuşmada, başta İmam Hüseyin olmak üzere Kerbela'da şehit olan Ehl-i Beyt'i rahmetle anarak, Hz. Muhammed'in "Hasan ve Hüseyin'i seven beni sevmiş, onlara kin tutan da bana kin tutmuştur." sözünü hatırlattı.
Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i sevmenin Hz. Peygamberin sevgisini kazanmak olduğunu ifade eden Arslan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ne yazık ki Hz. Hasan, Medine'de zehirlenerek şehit oldu. Hz. Hüseyin ise tam bin 377 yıl önce bugün Kerbela'da ailesi ile birlikte tarihin şahit olduğu en büyük katliamda şehit edildi. O günden beri şüphesiz ki ciğerimiz yanıyor, o günden beri yüreğimiz kanıyor. Bin 377 yıldır dualarımız, feryadımız, çığlığımız, ağıtlarımız, mersiyelerimiz arşı inletiyor. O günden beri gökyüzünün ve yeryüzünün ağladığını Kerbela'da sahranın, suların, sellerin, denizlerin ağladığını, arşta meleklerin ağladığını biliyoruz. Hz. Hüseyin'i susuzluğa, yalnızlığa, katliama, Kerbela'ya terk etmiş olmanın sızısını o günden beri insanlık, üzerinde ağır bir yük olarak taşıyor."
"Müslümanlar, Kerbela faciasını hiçbir zaman unutmayacaklar"
Ahmet Arslan, Muharrem ayının manevi iklimine işaret ederek, aşura ile buluşmanın, tarihin derinliklerinden bugüne taşıyan büyük bir anlayışa sahip çıkmanın asaletine değindi. Her şeye rağmen acı ve sevinçlerin paylaşılmasının önemli olduğunu dile getiren Arslan, "Müslümanlar, Kerbela faciasını hiçbir zaman unutmayacaklar." dedi.
Bunun ayrımcılık yapmak için değil, ayrı düştüklerinde neler olabileceğini unutmamak ve ibret almak için hatırlanacağını belirten Arslan, Muharrem mateminin amacının yaraları, acıları deşmek değil bu tür acıların bir daha yaşanmaması için olduğunu söyledi.
Arslan, "Bu nedenle diyorum ki ya ibret alırız ya da ibret oluruz. Önemli olan bu hadiseden ders çıkarmaktır. Barış ve kardeşliğin ne kadar önemli olduğunu artık herkesin idrak etmesi gerekiyor. Hz. Peygamber de, Hz. Ali de, torunu Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin bize şunu öğretti; can kutsaldır, kim ki bir cana kastederse, bütün bir âleme kasteder. Hangi saik ile olursa olsun, ister mezhep adına, ister etnik köken adına, ister ideoloji adına olursa olsun, masumlara kastetmek alçakça bir cinayettir." diye konuştu.
Kerbela olayını sıcak tutmak için "Her gün Aşura, her yer Kerbela" şeklinde bir söz olduğunu hatırlatan Arslan, "15 Temmuz gecesi yaşadığımız silahlı darbe girişimi de ikinci bir Kerbela katliamı gibiydi. Bununla birlikte Müslüman dünyasının da son ve en ağır imtihanı mahiyetindedir. Zira o gün gösterilen birlik ve beraberlik, öyle zannediyorum ki, son asrın değil belki de asırların en güzel örneğidir. O günden sonra da 81 ilde milyonlarca kardeşimiz meydanları boş bırakmadı. O meydanlarda ayrışma yoktu. Şu siyasi parti, bu siyasi parti yoktu. Orada Alevi, Sünni, Caferi, Hanefi, Şafii yoktu." ifadelerini kullandı.
15 Temmuz girişiminden sonra tüm insanların herhangi bir ayrım gözetmeksizin meydanlarda olduğuna, Cumhuriyet'e destek çıktığını vurgulayan Arslan, şunları kaydetti:
"Bugünün de bizim için o günlerden bir farkı yok değerli kardeşlerim. Hz. Hüseyin'in şehadete intikal ettiği bugün de bizim için birlik günüdür, ikilikten kurtulma günüdür, dayanışma günüdür, paylaşma günüdür. Matemleri bir olan, ortak olan bir milletin geleceği de, idealleri de, bu coğrafya üzerindeki kaderi de birdir, beraberdir ve ortaktır. Biz birbirimize ayrı gayrı gözlerle bakamayız. Sadece bizde değil, komşularımızda yangın varsa onları da söndürmek zorundayız. Yangının üstüne benzinle değil, su ile gitmek zorundayız."