Ardahan Bağımsız Adayı Yüksel Avşar
Ardahan bağımsız milletvekili adayı Yüksel Avşar Kars'tan Ardahan'a 200 araç eşliğinde gitti.
BDP Ardahan'da bağımsız milletvekili adayı Yüksek AVŞAR'ı destekleyeceğini açıkladı. Bir süre devlet memurluğu da yapan Yüksel, bu görevden azledilmesi sonrasında 1994'te Özgürlük ve Demokrasi Partisi'nin (ÖZDEP) kurucuları arasında yer almış, daha sonra Cem Boyner'in kuruculuğunu yaptığı Yeni Demokrasi Hareketi'nde görev almıştı. Avşar, daha sonra KADEP’e katılmıştı.
Yüksel AVŞAR KİMDİR?
Yüksel Avşar, uzaktan akraba olan Dilber ve Ahmet Cevdet Avşar çiftinin kızı olarak Ardahan’da dünyaya gelir. Sekiz çocuklu ailenin en büyük kızıdır Yüksel. Ailenin ilk yerleşim yeri Ardahan’a bağlı Hoçvan-Hasköy’dür. Aynı zamanda Avşar ailesi bu bölgede etkinliğiyle bilinen Pirebadi adlı Kürt aşiretindendir.
Eski Rus yapısı taş bir evde geçer çocukluğu Yüksel Hanım’ın. İlk ve ortaokulu köyde okur; sonrasında ise Kars’a taşınırlar. Kalabalık bir ailedir onlarınki. Herkesin Kürtçe konuştuğu bir ortamda büyür. Yüksel Avşar’ın verdiği bilgiye göre ailedeki herkes Kürtçe bilir; Yüksel Hanım aile büyükleriyle kendisinin hâlâ Kürtçe konuştuğunu belirtiyor. Tutucu bir aile değildir, katı etnik kuralları yoktur Avşarların. Ancak babanın yanında ayak ayak üstüne atılmaz, sigara içilmez, büyüklerin yanında çocuklar kucağa alınıp sevilmez hâlâ...
Yüksel Avşar, ailesi için okumuş, demokrat ve aydın sıfatlarını sıralıyor. Ailede herkesin demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine katkısının olduğunu dile getiriyor. Avşarların siyasete merakı ise çok eski yıllara dayanıyor: “Ailemiz, Çarlık Rusya’sında Erivan’da ‘Astar Şina’ denilen kaymakamlık makamı var, oralarda görevde bulunmuşlar. Dedem nahiye müdürüydü. Babam ise eski bir Demokrat Partili.”
12 EYLÜL’DE CEZAEVİNDE İŞKENCE GÖRMÜŞ
Yüksel Hanım, üniversite yıllarında gelir büyük şehre. Gazi Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nü bitirir. Üniversite yıllarında sol hareketin önemli isimlerinden Kemal Burkay’ın çıkardığı Özgürlük Yolu dergisine gidip gelmeye başlar. Ayrıca Devrimci Doğu Kültür Ocakları’nda (DDKO) geçirir zamanını. 12 Eylül askerî darbesinin ardından gözaltına alınır. 45 gün boyunca işkenceye maruz kalır. Sonrasında ise Mamak Cezaevi’ne gönderilir. Yüksel Avşar, o günleri “Bir korku tünelinde yaşadım” diyerek anlatıyor. Cezaevi şartlarının çok ağır olduğunu vurguluyor. Annesinin cezaevine geldiği günü ise hiç unutamıyor: “Annem ziyaretime geldiğinde altımda şalvar, ayağımda koca çoraplar ve başımda bir tülbent vardı. Annem beni o hâlde görünce düşüp bayıldı. Ancak parmaklıklar ardında olduğum için hiçbir şey yapamadım. O içimde büyük bir hezeyan yarattı.”
O dönem Mamak Cezaevi’nde ünlü isimler de vardır. Yaşar Okuyan, Akın Birdal, MHP’nin üst düzey kadrosu ve Devrimci Gençlik (Dev-genç) üyeleriyle birlikte kalır cezaevinde Yüksel Avşar. Bir yıl sonra ise tahliye olur. Ancak hayata alışmak kolay olmayacaktır onun için.
Cezaevi sendromunu nispeten atlattıktan sonra da iş hayatına atılır. Osmanlı Bankası’nda başlar çalışma hayatına. DİSK’e bağlı Sosyal-İş Sendikası’nda çalışır. Bir süre sonra da Sanayi Bakanlığı’nda uzman planlamacı olarak görev yapar. O dönemki iktidar partisinin (Adalet Partisi) etkisiyle görevinden azledilir. Siyasete ilk adımını, 1994’te Özgürlük ve Demokrasi Partisi’nin (ÖZDEP) kurucuları arasında yer almasıyla atar. Ardından Cem Boyner’in kuruculuğunu yaptığı Yeni Demokrasi Hareketi’nde görev alır. KADEP Genel Başkanı Şerafettin Elçi’nin daveti üzerine partiye katılır. Bir müddet sonra genel başkan yardımcılığına seçilir.
Avşar, kadınların siyasette daha fazla yer almasını istiyor. Ona göre bu durum siyasetin yumuşamasına ve sorunların çözümüne katkı sağlayacak: “Kadın, barışın müjdeleyicisidir. Barış içinde yaşam benim ve tüm Kürtlerin umudur.”
KADEP Genel Başkan Yardımcısı Avşar, Kürt sorunu veya Güneydoğu sorununun ancak barışçıl yöntemlerle çözülebileceğini ifade ediyor. Çözümün askerî değil siyasi olması gerekliğine inanıyor. Bu anlamda Avrupa Birliği’ne üyeliğin Türkiye’yi ve Kürtleri demokrasiye taşıyacağını belirtiyor. Bir de Türklerin ve Kürtlerin acı ve yasta birleşmek zorunda olduğunu söylüyor. “Ancak bu başarılabilirse diyalog kurulabilir” diyor. Kürtçe eğitimin ve Kürtçe kanalın olmasını savunuyor.