165. yılında Kars Zaferine yeni bir yaklaşım

165. yılında Kars Zaferine yeni bir yaklaşım

Gazetemizden Volkan Karabağ’a özel röportaj veren Araştırmacı-yazar Sezai Yazıcı, “165. yılında Kars Zaferine yeni bir yaklaşım” hakkında açıklamalarda bulundu.

Değerli Okurlar,

Kars Zaferi’nin 165. Yıldönümü münasebetiyle araştırmacı-yazar Sezai Yazıcı’ya yönelttiğimiz soruların cevaplarının birinci bölümünü 29 Eylül’de yayımladık. İkinci bölümünü 1 Ekim’de yayımlayacağımızı açıkladık. İlk bölüm ilgi gördü. Ama yayından sonra Yazıcı, ikinci bölümdeki cevaplarında kullandığı taş baskı resmin lisanslı kopyasını kullanmak istediğini, orijinal kopyayı ve lisansı İngiltere Ulusal Ordu Müzesi’nden (National Army Museum) temin ettikten sonra mülakatın yayımlanmasını rica etti. Kabul ettik.

Bugün o mülakatın ikinci bölümünü yayınlıyoruz.

RUSLAR KALEYE DEĞİL TAHMASB TABYA VE ÇEVRESİNE HÜCUM ETTİ

Volkan Karabağ: 29 Eylül 1855’te Rus saldırısı nasıl başladı?

Sezai Yazıcı: Ruslar, sanıldığı gibi kaleye değil de Tahmasb Tabya ve çevresine hücum etti.

Zira 1855’teki Kars Kalesi 1828’e göre daha güçlendirilmiş, deyim yerindeyse tam bir müstahkem mevki haline getirilmişti. Salt kale değil Arab Tabya’dan başlayarak Süvari Tabya’ya kadar tüm tabyalar elden geçirilmiş aralarında bir siper sistemi inşa edilmişti. Tabyaların hepsi o dönemin koşullarına göre modern sayılacak silahlarla donatılmıştı. Böylesi bir tahkimata karşı Ruslar kaleye cepheden saldırmaktansa Tahmasb Tabya ve çevresine hücum etmeği seçtiler.  Ayrıca Rusların, saldırıyı doğrudan kaleye yapacak yeterli kuşatma topçuları da yoktu.[1]

General Williams’ta saldırının yapılacağı noktalara ilişkin kritik öngörüde bulunmuş, bunu İngiltere Dışişleri Bakanı Clarendon’a bildirmişti.[2] 3 Ekim 1855 tarihli mektubunda 28 Haziran 1855’te gönderdiği raporuna atıfta bulunarak Muravyev’in daha önce 1828 Osmanlı-Rus Savaşı’na katıldığı bilgisine yer vermiş, bölgeyi Albay Lake’le gezdiğini, yapılacak tahkimatların yerini işaretlediğini bildirmiş, bu tahkimatları büyük bir gayret ve beceriyle Albay Lake’in tasarlayıp inşa ettiğini vurgulayarak saldırının yapılacağını tahmin ettiği noktalarda önlem aldığını ifade etmişti. Generalin sözünü ettiği tahkimatlar Tahmasb Tabya, Yüksek Tabya, Rennison hattı ve İngiliz tabyalara (Lake, Churcill, Zöhrap, Williams, Thompson, Teesdale) yapıldı. Rus saldırısı doğrudan Tahmasb Tabya’ya yönelikti. Çarpışmalar ağırlıklı olarak bu tabyada gerçekleşti. Ve çevresindeki Laz Tabya, Yüksek Tabya, Yarımay Tabya, Rennison hattı ve İngiliz tabyalarına sıçrayarak genişledi.

MURAVYEV, TÜRKLERİ KÜÇÜMSEYİP “HANTAL BİR KOLLA” SALDIRDI

Volkan Karabağ: Tahmasb Tabya’nın diğer tabyalardan farklı bir stratejik önemi var mıydı?

Sezai Yazıcı: İlgili çevrelerde bu tabyanın fazla bir stratejik öneme sahip olmadığını belirtenler olduğu gibi saldırının buraya düzenlenmesini yanlış bulanlar bile var. Ama bölgede konuşlu 1. Ana tümenin komutanı ve bize göre Kars Zaferi’nin de kilit ismi General Kmety ya da diğer adıyla İsmail Paşa, tabyaya büyük bir önem atfederek tersini söylüyordu. Tabya yapılan güçlendirme çalışmaları içerisine alınmamış olursa Kars Çayı’ndan gelen düşmanın top atışı desteğiyle bu yüksek düzlüğün merkezine girebileceğini, Lake Tabya’dan görülmeden, Lake ve Çim Tabya arasına kadar ilerleyebileceğini oradan da Çim Tabya'ya hâkim olabileceğini belirtiyordu.  Dahası, Lake Tabya’dan sonra arazideki kıvrımlardan yararlanarak şehre başarı olasılığı çok yüksek bir saldırı gerçekleştirebileceğini ekliyordu.  Ardından da Tahmasb Tabya olmaksızın tahkim edilecek askeri ordugâhın hep yarım kalacağının altını çiziyordu. İsmail Paşa’nın bu değerlendirmelerinden tabyanın stratejik öneme sahip olduğunu söylemek zor olmasa gerektir.  Nitekim ihtilalci Macar general buraya verdiği öneme atfen kampını tabyanın hemen yanı başına kurmuştur.

Aslında bu saptamalardan saldırının niçin Tahmasb’a yapıldığını öğrenmekle kalmıyor, Rus generalin zayıf bir nokta bulup onu aştığında kaleye ulaşmasının mümkün olabileceğini öngördüğünü anlıyoruz. Zaten harekâtın seyrinden stratejinin bu olduğu ortaya çıkıyor. Ama İsmail Paşa Muravyev’in burada yapılan tahkimatın büyüklüğünü yeterince değerlendirmediğini ve çok sayıda askerin olduğu bir noktaya “düşmanı küçümseyip”, “hantal bir kolla” saldırarak büyük bir hata yaptığının altını çizmiştir.

Hiç kuşkusuz bu bilgiler bir plan üzerinde değerlendirildiğinde daha anlamlı bir hale gelebilir. Bu amaçla 29 Eylül savunmasında Anadolu Ordusu Komutanı Müşir Vasıf Paşa’nın Ceride-i Havadis’te çıkmış, daha sonra Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu’nun 1855 Kars Zaferi başlıklı kitabının ekinde Latin harflerle yayımlanmış planından yararlanılabilir. Ayrıca Albay Atwell Lake’in (ve Lake’ten yararlanarak Humphry Sandwith’in) çizdiği ölçekli plan kullanılabilir.  Ancak Lake’in bu planı pek çok ayrıntıyı da içermesine karşın kimi okunma güçlükleri taşımaktadır. Ayrıca var olan tabyaların bir bölümü işaretlenmediği gibi bir başka bölümü de Osmanlı kaynaklarındaki adlar yerine yeni adlarla anılmıştır. Hazırladığım aşağıdaki planda 40’ın üzerinde tabyayı işaretledim. İşlevsel olması ve daha küçük formatlarda da yayımlanmasını sağlamak için boyutları sınırlı tuttum. Ayrıca planda kimi tabyaların yaygın adlarını İngilizlerin verdiği adlarla birlikte gösterdim.

“165.-yilinda-kars-zaferine-yeni-bir-yaklasim”-(1).jpg
29 Eylül 1855. Kale, tabyalar, komuta kademesi ve İngiliz subayların yerlerini gösterir plan.

HÜCUM ÜÇ KOLDAN YAPILDI 80 TOPLA DESTEKLENDİ

Volkan Karabağ: Bu savaşta Rusların stratejisi neydi?

Sezai Yazıcı: Muravyev’in elde ettiği verilere göre en geç bir buçuk iki ay içerisinde Türklerin kaynakları tamamen tükenecek, açlık ve koleranın yol açtığı ölümler önlenemez bir noktaya gelecek ve şehir kendiliğinden teslim olacaktı. Ama Sivastopol’ün düşmesi haberinin ardından 27 Eylül’de Askeri Şura’da oybirliği ile “Kars’a hücum kararı” alındı. Operasyonun 29 Eylül sabahın erken saatlerinde başlamasında mutabakat sağlandı. Ancak Kmety’nin emrindeki Tahmasb Tabya grupları Rusların başlatacağı hücumu erkenden fark etti.  Hareketlilik başlar başlamaz da komutanlarına haber verdiler. Böylelikle Osmanlı Ordusu epeyce bir zaman kazandı.

“165.-yilinda-kars-zaferine-yeni-bir-yaklasim”-(13).jpg
Tabya ve çevresine yapılan saldırının uydu görünümü

Saldırı, bir yandan Kars Çayı’nın sağ tarafından Tahmasb’a, diğer yandan güneybatıdaki Şorak tepelerinin doğusunda yer alan Rennison hattına, Yüksek Tabya’ya ve Yarımay Tabya’ya düzenlenecekti.  Tahmas Tabya’ya yapılan saldırıda General Kmety’nin kampı ve Timur Paşa mahallesi hedef alınacaktı.  Seksen topla desteklenen üç kol yönlendirildi. General Kovalevski komutasındaki sol kol, Şorak yolunun solundan Rennison hattı yönüne yürüyecek, General Prens Gagarin komutasındaki orta kol, Yokuş Tabya ve Tahmas Tabya arasında ilerlemek için Şorak yolunun sağ tarafını takip edecek, General Maydell’in yönetimindeki sağ kol ise Dikme yolundan Tahmas Tabya’ya dönerek General Kmety’nin ordugâhı ve Timur Paşa Tabya’sına hücum edecekti. 

“165.-yilinda-kars-zaferine-yeni-bir-yaklasim”-(2).jpg
Tahmasb Tabya batı duvarının başlangıcı. [Foto Sezai Yazıcı]​“165.-yilinda-kars-zaferine-yeni-bir-yaklasim”-(3).jpg
Tahmasb Tabya boydan boya güney-kuzey eksenindeki duvar. [Fofo Sezai Yazıcı]

SESSİZLİĞİ BİZZAT BİNBAŞI VELİ’NİN ATEŞLEDİĞİ TOP BOZDU

Volkan Karabağ: Ruslar Kars’ta denetimi tamamen ele alıp halkı ve orduyu kıpırdayamaz duruma getirmelerine rağmen taarruzları neden başarılı olamadı?

Sezai Yazıcı: Ruslar, taarruzun hemen başında aldıkları darbenin yenilmelerinde büyük payı olduğunu belirtiyorlar. Muravyev, “Kıtanın önünde muharebeye giren sol, sağ ve orta kanat komutanlarının hepsinin; alay, tabur ve bölük komutanlarının çoğunun daha hücumun başında öldükleri ya da yaralandıkları için kıtaların düzeninin bozulduğunu ve bir daha da toparlanamadıklarını”[3] yazıyor. Ruslar açısından öngörülmeyen bu gelişmede hiç kuşkusuz İsmail Paşa’nın verdiği ilk ateş emrinin yeri ve zamanlaması çok önemli rol oynuyordu.

Macar General, ateş emrini düşmanın vadi tabanından yani günümüz Kars-Paşaçayırı yolundan yukarıya (kuzeye) doğru başlayan ilerleyişlerinden yaklaşık 25-30 dakika sonra verdiği anlaşılıyor. Rus hücum kollarının en öndeki saflarının platonun dibinden 1200-1500 adım bir mesafe kat ettiğinde düşman bataryalarından sağ ön taraftaki birisinin yaklaşık 1000 adım mesafedeki küçük bir tepenin üzerine geçmeye başladığı anda İsmail Paşa’nın emriyle Binbaşı Veli topu bizzat kendisi ateşliyor.[4]

Rennison hattı ve çevresine yapılan hücum ise, Rus birliklerinin konuşlandığı Şorak mevkiinden gerçekleştiği biliniyor.

Rusların tabyalara ilerleyişini gösteren orijinali İngiltere The National Army Museum’daki 29 Eylül 1855’te çizilen taş baskı resim bölge topografyasını bir fotoğraf kadar ayrıntılı bir biçimde yansıtıyor.  İsmail Paşa’nın yukarıdaki anlatılarını esas alarak, söz konusu resmi de göz önünde bulundurarak Tahmasb Tabya’ya yapılan taarruz, ilk top atışı ve Rusların komuta kademesinde yol açan zayiat Kars-Paşaçayır yolu üzerinde bulunan Yanık Değirmen karşısındaki tepeyle- Tahmasb Tabya arasındaki bir noktada olsa gerektir. [5] 

“165.-yilinda-kars-zaferine-yeni-bir-yaklasim”-(4).jpg
29 Eylül 1855’te Rus komutan general Muravyev’in Kars tabyalarına hücumuyla, Türkler ve General Williams’ın temsili taş baskı topografik resmi. (İngiltere Savaş Ofisi’nden Yarbay T.B. Jervis yönetiminde çizilmiştir.)​“165.-yilinda-kars-zaferine-yeni-bir-yaklasim”-(5).jpg
Rus komutan Muravyev birliklerinin ilerlediği Paşa Çayırı yolu Yanık Değirmen mevkiinin günümüz fotoğrafı [Foto Sezai Yazıcı​]

Bundan sonra topçu ateşi bütün hat boyuna yayılıyor. Ruslar orta kuvvete karşılık veriyorlar. Ardından Türklerin üzerine üç koldan gök gürültüsünü andıran savaş naralarıyla hücum ediyorlar. Bir kolları Tahmasb Tabya’nın soluna dönüyor. İkinci kolları tabyaya saldırıyor. Üçüncü kolu Rennison Hatlarına doğru yürüyüşe geçiyor.

Ama saldırı önceden sezildiği için Türkler hazırlıklarını tamamlamıştı. Karabinayla donatılmış bin kadar zeybek ateşleme kapsüllerini hazırlamış düşmanı beklemeye başlamıştı. Bu yüzden saldırı Türk Ordusu’nun moralini bozamadı. Tam tersine düşman çok yoğun bir ateşle karşılandı. Osmanlı topçusu olağanüstü bir başarı ortaya koydu.

Dahası bir ara Rusların Teesdal Tabya’da pozisyon alma çabalarına karşılık rüzgârı da arkasına alarak Karadağ’dan Kaptan Thompson’un, Arap Tabya’dan Teğmen Koch’un Osmanlı topçusuna açtırdığı ateş Kars Çayı’nın diğer yakasındaki (1500-2000 m., uzaklıktadır.) Rus askerlerini püskürtecek kadar hedefi tutturup etkili olmuştu.

GÖNÜLLÜLER DÜZENLİ ORDUDAN DAHA İYİ SAVAŞTI

Çarpışmalar sonunda İngiliz General Williams, Türk piyadesi ve topçusunun çok kararlı dövüştüğünü Avrupa’nın hayranlığına layık olduğunu rapor etti. 

“165.-yilinda-kars-zaferine-yeni-bir-yaklasim”-(6).jpg
Osmanlı topçusu [Sezai Yazıcı arşivi]

Tahmasb’ın savunmasında Kerim Paşa ilerlemiş yaşına karşın inanılmaz bir kahramanlık gösterdi. İki kez altındaki atın vurulması, omuzundan yaralanması bile Ruslar çekilinceye kadar savaşmayı sürdürmesine engel olamadı. Nizami ordunun yanı sıra Türk, Kürt, Çerkez ve Lazlardan oluşan gönüllüler büyük bir cesaretle çarpıştı. Muravyev, gönüllülerin düzenli ordudan daha iyi savaştığını belirtiyor.

29 Eylül her açıdan olağanüstü bir gündü. Dr. Humpry Sandwith, o gün yaşanan yoğun duygusal uyarım nedeniyle ender görülen bir olay gerçekleştiğini, kolera vakasına rastlanmadığını belirtiyor.

RUSLARIN ÖLEN 6500 ASKERİNİN 6000’İ TAHMASB TABYADA CAN VERDİ

Volkan Karabağ: Tarafların güçleri neydi kayıpları ne oldu?

Sezai Yazıcı: Rus Ordusu piyade ve süvari olarak toplam 25 bin 725 askerle hücuma başladı. Bu askerlerin 20 bin kadarı aktif olarak ateş hattında görev aldı. Osmanlı Ordusu’nda gönüllü ve nizam asker olmak üzere toplam muharebelere katılanların sayısı yaklaşık 8.000’di. Bunun 6 bin 459’u asker geri kalanı gönüllülerden oluşuyordu.  Türk askeri açlık ve hastalık nedeniyle çok zayıf düşmesine karşın inanılmaz bir kahramanlık gösterdi. Şiddeti 7 saat boyunca hiç azalmadan süren çarpışma sonunda Rus ordusundan ölen 6 bin 500 kişi Kars garnizonunca gömüldü. İsmail Paşa’nın hatıratından bunun 6.000’inin Tahmasb Tabya’da öldüğünü öğreniyoruz. Bu sonuç savaşın Tahmasb çevresinde cereyan ettiğini gösteren en somut veri. Rus ordusunda yaklaşık 1.000 asker yaralandı, yaralanan dört generalden biri dört gün içinde öldü.

Osmanlı Ordusu’nda savaşa katılan askerlerden 362’si yaşamını yitirmiş 632’si yaralanmıştı. Gönüllülerden yaralananların sayısı ise101 kişiyi bulmuştu.

“DÜŞMAN ORDUGÂHI DAĞITILIP ZAFER PERÇİNLENEBİLİRDİ...”

Volkan Karabağ: Vurulan darbeyi daha da ağırlaştırmak için Osmanlı Ordusu Ruslar geri çekilirken neden takip edip sıkıştırmadı?

Sezai Yazıcı: Konu üzerine araştırma yapanlar, Osmanlı Ordusu’nun yorgun olduğunu ve Rusları kovalayacak yeterli süvarisinin bulunmadığını ileri sürüyor. Ama Kars Zaferi’nin kilit ismi ve bölgeyi iyi bilen Ana Tümen komutanı yine bizleri şaşırtarak, kelimenin tam anlamıyla savaşın kaderini değiştirecek “bomba” bir tespit yapıyor. Kmety, Türk Ordusu’nun İngiliz tabyalarından püskürtüp bir buçuk saatlik mesafedeki Aynalı köyüne çekilmeye zorladığı 3-4 bin düşman askerini zaferden sonraki gece hareketli birkaç hücum koluyla pekâlâ sıkıştırabileceğini vurguluyordu.

Zira Aynalı köyü Rusların ana karargahının konuşlandığı Çivili Kaya’ya dört saatlik mesafededir. Ruslar, muharebede en üst düzey subaylarının pek çoğunu kaybetmiştir. Karargahlarında sağlıklı bir düzen ve disiplinden söz etmek zordur. Bu yüzden verilen emirlerin yerine getirilmesinde itaatsizliklerin yaşanması kaçınılmazdır. Dahası kazanılan zaferden dolayı Rusların moralleri çökmüş, Türk Ordusu’nun keyfi yerindedir.

Ayrıca Türklerin elindeki bilgiler düşmanın savaştaki kayıpları çıktıktan sonra Kars civarında bulunan etkin asker sayısının Aynalı köyündekilerle birlikte 15 bin piyade ve 10 ile 12 bin arasında süvariyi aşmadığını gösteriyordu. Savunma pozisyonundaki Türklerin tahkimatlarda bulunan etkin gücü ise 17-18 bin civarında olup çatışma sırasında bunların büyük bir bölümü savaşmadığı için önceki gece boyunca hareket halinde olan Rus askerlerinin yarısı kadar bile yorulmamıştı.

İsmail Paşa, bu gerekçelere dayanarak Aynalı köyündeki “düşman ordugahı dağıtıl[ıp] zaferin perçinlenebileceğini ya da en azından düşmanın 10 saatlik yürüme mesafesindeki bir çember içine hapsedilip (...) kuşatma gücünün yok edilebileceğini” belirtiyordu. Ama General Williams’ı ikna edemedi. Bu yüzden hatıratında “Böyle bir girişimde bulunulmadığından yüceltmeye değer bu büyük zafer semeresini vermedi”[6], diye tarihe not düşerek İngiliz generali kendisine “fazla değer biçmekle” eleştirecekti.

Bu çarpıcı saptamaları yapan İsmail Paşa Kars savunmasında büyük bir cesaretle savaşmıştır. Williams, yaveri Binbaşı Teesdale’i teslim koşullarını görüşmek üzere 24 Kasım 1855’te Muravyev’e gönderdiği gün o Ruslara güvenmeyerek Albay Kollman’la [Feyzi Bey] birlikte yanlarına 8 Kürt savaşçıyı alarak kuşatmayı yarmış ve kaçmayı başarmıştır. 

“165.-yilinda-kars-zaferine-yeni-bir-yaklasim”-(7).jpg
İsmail Paşa [György Kmety] ve İngiliz Subay Thompson [Roger Fenton, 1855. Asitli kâğıt. George Eastman House: Rochester New York / Kopya Sezai Yazıcı arşivi.]

ASKER VE AHALİYE “GAZİ” UNVANI VERİLDİ

Volkan Karabağ: Zafer Kars’a ne kazandırdı?

Sezai Yazıcı: Kars Zaferi yurtta büyük bir sevinçle karşılandı. İstanbul ve Erzurum’da 21 topla kutlandı. Kars muharebesinde gösterdikleri başarılardan dolayı Anadolu Ordusu komutanı Müşir Vasıf Paşa, Ferik Abdulkerim Paşa ve İngiliz komiser General Williams’a mücevheratla işlenmiş birer altın kabzalı kılıç verildi. Ayrıca Abdulkerim Paşa ve Williams Paşa vezirlik rütbesiyle birlikte mecidiye nişanıyla ödüllendirildi. Kars Zaferi’nin anısına altın, gümüş ve bronzdan yapılmış madalyalar hazırlandı. Madalyaların tüm Kars halkına ve savaşa katılanlara dağıtılması kararlaştırıldı.[7] 

“165.-yilinda-kars-zaferine-yeni-bir-yaklasim”-(8).jpg
Kars Madalyası Altın, ön ve arka yüzü​“165.-yilinda-kars-zaferine-yeni-bir-yaklasim”-(9).jpg
Kars Madalyası Gümüş, ön ve arka yüzü​“165.-yilinda-kars-zaferine-yeni-bir-yaklasim”-(10).jpg
Büyük Kars Madalyası Bronz, ön ve arka yüzü

Savaşta gördüğü zararlar dikkate alınarak Kars üç yıl süre ile vergiden ve askerlikten muaf tutuldu.

Sultan Abdülmecid, Kars zaferini kazanan asker ve ahaliye “Gazi” unvanını verdi, Kars kalesi “Gazi” diye anıldı.  Karslılar mahkeme sicillerine Gazi unvanıyla yazdırıldı.

Madalyaların özellikleri ve sergilendikleri müzeler sunduğum tablolarda ayrıntılarıyla görülebilir.

“165.-yilinda-kars-zaferine-yeni-bir-yaklasim”-(11).jpg
Kars Madalyasının özellikleri​“165.-yilinda-kars-zaferine-yeni-bir-yaklasim”-(12).jpg
Büyük Kars Madalyasının özellikleri

Merhum Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu, söz konusu madalyaların önce 20 bin, ardından 3 bin olmak üzere toplam 23 bin kestirildiğini[8] belirtir. Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, 820 bin[9] olarak açıkladığı madalya sayısına temkinli yaklaşıyor ve bir maddi hatanın olduğunu düşünüyorum.

Bize göre İsmail Paşa’nın ödüllendirilmemesi dikkat çekicidir. Konu üzerine bugüne kadar bir değerlendirme bile yapılmayışı anlamlıdır. Bunda Osmanlı makamların tutumundan çok onun savunmadaki rolünü öne çıkarmak istemeyen General Williams ve İngiltere Dışişleri Bakanının telkinleri etkili olmuştur. Ne acıdır ki yaratılan bu algı onu konu üzerine son dönemde yayımlanan bir çalışmada “teğmen” gösterecek kadar ileri gitmiştir.

SELİM PAŞA KÖPRÜKÖY’Ü GEÇEMEDİ, ÖMER PAŞA REDUT KALE YERİNE SOHUM’A ÇIKTI

Volkan Karabağ: Kars neden kurtarılamadı?

Sezai Yazıcı: Kazanılan Kars Zaferi’nden sonra Muravyev’in aldığı ağır yenilgiye katlanamayacağı Tiflis’e geri çekileceği öngörülüyordu. Williams da ilk günlerde bu seçeneğin gerçekleşebileceğine inanıyordu. Ama yaşanan sevinç birkaç gün sonra yerini derin bir hüzne bıraktı. Kars, yine ağır kuşatma altına girdi. Açlık son aşamaya gelmişti. Atlar olmadan ordu “huruç hareketi” yapamıyor, ama atlar Williams’ın emriyle gizlice kesilip hastane mutfağına gönderiliyordu. Kadınlar çocuklarını Williams’ın konutuna getirip orada bırakıyordu. Ancak Rus askerlerin yiyecekleri boldu, barınma sorunları yoktu. Muravyev’in kuşatmayı sürdürmekte kararlı olduğu anlaşılıyordu.

Erzurum’daki kuvvetlerin komutanı Selim Paşa ise Köprüköy’ü geçemiyordu. İngiliz konsolos James Brant onu korkaklıkla suçluyordu. Ama gerçekte onun da yardımı yapacak yeteri gücü yoktu. Nitekim kısa zamanda Kars’a yardım getiremeyeceği anlaşılmıştı.

Geriye salt Ömer Paşa kalıyordu. Serdarı Ekrem hem müttefik kuvvetlerin hem Karslıların biricik umuduydu. Ama kısa zamanda o umut da suya düşecekti. Zira Batum’dayken birdenbire fikrini değiştirmiş herkesi şaşırtarak Redut Kale ya da Trabzon yerine 350-400 km uzaklıktaki Sohum’a çıkmaya karar vermişti. Ömer Paşa’nın bu kararı umutların tükendiği andı. Bana göre aradan 165 yıl geçmesine karşın halen bu kararın esrarı çözülebilmiş değildir. Zira Sohum, Redut Kale’nin kuzeyinde olduğu için Kutaysi’ye yapacağı ilerlemeyi geciktireceği açıktı.  Ne gariptir ki Kars’ı kurtarması beklenen komutan şehrin 27 Kasım’daki düşüşünden 11 gün sonra Kars Kalesi’nin Ruslara teslim edildiğini öğrenecekti. Bu nedenle 8 Aralık’ta “ilerleme” sona erecek Ömer Paşa geri çekilme kararı alacaktı. Dolayısıyla Kars kurtarılamayarak 30 Mart 1856’da imzalanacak Paris Antlaşması’na kadar Ruslara terk edilmiş olacaktı.

KENT KONSEYİ GAZİLİK UNVANI İÇİN 2006’DA TBMM’YE BAŞVURDU

Volkan Karabağ: Kent Konseyi Genel Sekreteri olarak görev yaptığınız dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na başvuruda bulunarak Gazilik Unvanının kullanılması için bir talebiniz olmuş...

Sezai Yazıcı: Evet oldu. O tarihlerde konsey, Kars’ın gelişmesine katkı sağlayacağına inandığı pek çok kritik konuda girişimde bulundu ve çözümünde etkili oldu. Naif Alibeyoğlu’nun Belediye Başkanı olduğu 2006 yılında konseyin bir toplantısında konu gündeme getirilerek görüşüldü. Ardından da Meclis Başkanlığına ilettik. O zaman bize, bu unvanın verilmesi için bir yasal düzenleme yapılması gerektiği bildirildi. Bir duyarlılık oluşturmuştuk. Talebimiz kendi mecrasında bir süre ilerledi ama daha sonra yasanın çıkması için başka gerekliliklere de ihtiyaç olduğu anlaşıldı. Ve gündemden düştü. Kars’ın hak ettiği bu unvan daha fazla bekletilmemeli ve gerekli düzenleme yapılarak verilmelidir.

TAHMASB TABYA DENETİMLİ OLARAK HALKA AÇILMALIDIR

Volkan Karabağ: Kars Zaferi ve önemi sizce yeterince biliniyor mu, bu konuda ne yapılmalıdır?

Sezai Yazıcı: Hayır, bilinmiyor. Kırım Savaşı’nın Kafkas Cephesi kapsamında önemli tezler yazılmış araştırma ve incelemeler yapılmış olmakla birlikte, doğrudan 1855 Kars Zaferi üzerine son dönemde çıkan bir iki hatıratın Türkçeye çevrilmesinin dışında fazlaca bir çalışma yoktur.  Daha ziyade Kars’ın düşüşünü konu edinen incelemelerden söz edilebilir. Hiç kuşkusuz önce literatürü zenginleştirilmek gerekir. Bunun için yeni tezler yeni çalışmalar yapılmalı, paneller, sempozyumlar, kongreler düzenlenmelidir.

Zafere dair gerek Kars halkının gerekse Türk toplumunun algısı güçlendirilmelidir. Karslıların çoğu gazi unvanından haberdardır. Ama savunmanın yapıldığı yer ve muharebelerle ilgili bilgiler sınırlıdır. Önce zaferin kazanıldığı yer hafızalara kazınmalıdır. Savaşlar cereyan ettiği noktanın adlarıyla belleklerde yer edinir. Kürekdere, Başgedikler, Yahniler, Alacadağ, Zivin Deveboynu muharebeleri ya da Kanlı Tabya baskını bu yüzden salt tarihe aşina olanların değil Anadolu coğrafyasındaki her kesimden insanının hafızasında hep canlıdır

Ama Rusların “Tahmasb Tabya Cehennemi”ndeki kayıpları Kürekdere, Başgedikler ve Yahniler’deki toplam kayıplarına denk gelse de halkın indinde bu üç muhabereden herhangi birinin algısı kadar güçlü değildir.  Bunun nedeni halen askeri bölge içerisinde olduğu için gezme ve yeterince incelemede bulunma imkânı olmayışındandır.

Tahmasb Tabya yaklaşık 500 bin metrekaredir. 500 dönümlük bu alanda düşmana ateş hattındaki gücünün kabaca üçte birinden daha az bir kuvvetle direnilerek 6000 kayıp verdirilip püskürtülmesi büyük bir kahramanlık gösterisidir. Onun için Tahmasb muharebesi salt Anadolu coğrafyasında değil dünyada benzeri az görülen bir savunma olarak tarihteki yerini almıştır.

Tıpkı 2004 yılında Dünya Miras Listesi’ne eklenme yolunu açan Ani’nin Askeri Yasak Bölge kapsamından çıkarılmasında olduğu gibi Tahmasb Tabya da halka açıldığında Kars Zaferi’ne duyulan ilgi artacak, Gazilik Madalyası’nın yolu açılacaktır.

Turizmcilerin jargonuyla söylersek bu durum yeni bir “destinasyon” yaratarak Covid 19 günlerinde kayba uğrayan Kars ekonomisine de görece bir katkı sağlayabilir.

Tahmasb Tabya askeri bölge içerisinde bulunan tabyaların başlangıcında ve diğerlerinden tamamen bağımsız olarak ulaşılabilecek bir noktadadır. Bu bakımdan denetim altında halka açılması diğer tabyaların güvenliğini olumsuz yönde etkilemeyecektir.  

 

[1] W.D.E. Allen, Paul Muratoff, Kafkas Harekâtı, 1828-1921, Türk Kafkas Sınırındaki Harplerin Tarihi, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1966, s. 88.

[2] British Government Papers, Relative to Military Affaırs in Asiatic Turkey and the Defence and Capitulation of Kars, Harfield Books of London, 1856, p. 310.

[3] Candan Badem, Kırım Savaşı ve Osmanlılar, Çeviren: Eşref Bengi Özbilen, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2017, s. 248.

[4] György Kmety, “Kars Savunması ve 29 Eylül 1855 Bir Hatırat”, Macar Generalleri Osmanlı Hizmetinde: Hurşit Paşa ve İsmail Paşa, Macar-Türk Dostluk Derneği, Budapeşte, 2013, s. 123. George Kmety, A Narrative of the Defence of Kars on the 29th September, 1855, Late Hungarian General, Now Lieutenant-General Ismail Pasha, in the Service of His Majesty the Sultan (Translated from the German), Second Edition, James Ridgway, Piccadilly, London, 1856, p. 26.

[5] Bu değerlendirmelere esas olacak incelemeler için iki kez Genelkurmay Başkanlığından yazılı izin aldım. Ayrıca bu sene ağustos ayında Paşaçayır sırtlarıyla Şorak köyünde yaptığım incelemelerde, İsmail Paşa’nın ateş emrini verdiği, Rus komuta kademesindekilerin öldüğü ya da yaralandıklarını düşündüğüm yerin fotoğrafı ile taş baskı resmin tam örtüştüğünü belirtmek isterim.

[6] György Kmety, agy, s. 143. George Kmety, agy, s. 45.

[7] Fahrettin Kırzıoğlu, 100. Yıldönümü Dolayısıyla 1855 Kars zaferi, Işıl Matbaası, İstanbul, 1955, s. 177-178.

[8] agy, s. 190.

[9] Zekeriya Kurşun, “Kırım Savaşı ve Paris Anlaşmasının Kamuoyu ile Paylaşılması”, Savaştan Barışa: 150. Yıldönümünde Kırım Savaşı ve Paris Antlaşması (1853-1856) 22-23 Mayıs 2006, Bildiriler, İstanbul 2007, s. 198.

Önceki ve Sonraki Haberler